Böyle Olsa Nasıl Olurdu?

Eğitimin tanımına baktığımızda; bireyin davranışlarında kasıtlı olarak ve kendi yaşantıları yoluyla istendik davranış değişikliği meydana getirme sürecidir (Ertürk, 1973).

Bu tanımdan yola çıkarak ülkem de yapılabilecekleri hayal ediyorum. Ülkemdeki insanların yaşantılarında mutlu olabilmeleri adına yapılabilecekleri hayal ettim. Bunun uygulamalı eğitimle yapılabileceğini düşünüyorum. İnsanlarımızın daha mutlu ve huzurlu olabilmeleri adına yapılabilecekler üzerinde hayallerim var.

Toplumun temeli olan aileden başlamalı önce ve bu başlangıcı evlilik öncesinden yapmalıyız.  Aklıma o kadar okul ve üniversiteler var ama başaramıyorlar, nasıl olacak diye sorularda gelse de başlangıç olarak düşüncelerim kafamda dönüp durmakta bu onları yazmazsam ya da başkalarına anlatmazsam rahat edemiyorum.

Nişanlılara, evlenmeyi düşünenlere zorunlu olarak devlet tarafından tarafından bu işin uzmanları olan psikologlar, evlilik danışmanları, sosyologlar tarafından en az 50 saatlik evlilik, birlikte yaşama, uzlaşma gibi konularda eğitimlerin verilmesi güzel olurdu diye düşünüyorum. Bu eğitimlerin yıl boyunca kadrolu personeller tarafından sürekli verilmesi akşam yoklamalarının kaymakamlar, vali yardımcıları, valiler tarafından farklı zamanlarda bizzat alınması koşulu ile formaliteye dönüşmemesi ve insanların orada bulunmalarının denetlenmesi çok önemlidir. Zorunlu olan bu eğitim ne kadar başarılı olur insandan insana değişse de bu eğitim sürecinde oraya gelen insanlar yorgun olabilir, zorunlu gelmiş olabilir, farklı sorunları olabilir ama en azından dinlerken, “tahtada açılmış bulunan sunuya bakarken bazı şeyler bir kulağından girip öbür kulağından çıkarken bir kısım bilgiler sapma yapıp beynin ilgili kısmına ulaşırsa” bile o kişinin evlilik yaşantısında büyük değişim yaratabilir.

Devlet sağlık ocakları ve doktorlar vasıtası ile hamile kadınlarımızın durumlarını takip etmekte iken, doğacak çocuğun yetiştirilmesi ile ilgili de yapılacaklar gelecek nesillerin yetişmeside sonrası için önem arz eden bir konudur. Anne babalar doğacak çocuklar için kıyafetler beşikler alırken devletimizde bu çocukların geleceği adına anne babalara “ebebeynlik eğitimi” adı altında doğacak nesillerin iyi ve mutlu bireyler olması için 50 saatlik eğitimlerin verilirse  aile de ve toplumda farklılık yaratılabilir diye düşünüyorum. Zorunlu olan bu eğitim ne kadar başarılı olur insandan insana değişse de bu eğitim sürecinde oraya gelen insanlar yorgun olabilir, zorunlu gelmiş olabilir, farklı sorunları olabilir ama en azından dinlerken, “tahtada açılmış bulunan sunuya bakarken bazı şeyler bir kulağından girip öbür kulağından çıkarken bir kısım bilgiler sapma yapıp beynin ilgili kısmına ulaşırsa” bile doğacak olan çocuğun ileriki yaşantısında çocuk için büyük değişim yaratabilir. Zorunlu olan bu eğitimlerin formaliteye dönüşmemesi için yoklamaların üst düzey kamu görevlileri tarafından alınması herhalde insanların verdiği önemi de artıracaktır. Kaymakamlar, vali yardımcıları, valilerin başka işi yok mu da bununla uğraşacaklar diye sorusuna cevap olarak; toplum yaşantısına olumlu yönde etki edebilecek küçük bir şey bile dalga dalga yayılarak daha fazla mutlu insan ortaya çıkarır ki bu da aslında devletin varolma amacıdır bence. insanlar mutlu toplum demektir, mutlu toplum daha az karmaşa ve daha az sorun demek olduğundan çok önemlidir.

Teorikte öğrendiğimiz pek çok şey her uygulamada ya da farklı ortamlar, insanlar, öğrenciler de aynı etki olmasa da temel bir mantık vardır.  Teorik eğitimin yanında yapılacak uygulama ve empati çok önemlidir. Bu önem yapılan işi içselleştirerek hayatımıza uygulama ve yaptığımız işlerden etkilenenlerin karşılaştığı sonuçları biraz olsun bizimde bilmemiz ve hissedebilmemizdir.

Şöyle ki; polis, asker, öğretmen, doktor gibi meslekleri yapanlar mesleklerini daha iyi yapmaları adına karşılaşabilecekleri durumlar için;

* Doktorlar, tıp fakültesi hastanesinde öğretim görevlilerinin hangi durumda teorik bilgilerini nasıl kullandığını görüp daha sonra öğretim görevlilerinin gözetiminde öğrendiklerini uygulamakta,

* Polis eğitimleri sırasında olaylara müdahale tarzları üzerine hazırlanmış senaryolara müdahale etmekte,

* Asker  olası savaş durumlarına hazırlanmak için tatbikat yapmakta ise diğer meslek gruplarını yapanların bir kısmını ele alacak olursak

Hakim ve savcılar sabahın erken saatlerinde evlerinden alınarak 40 günlük bir hapishane hayatını eğitimlerinin bir parçası olarak yaşamalılar ki verdikleri kararların sonuçlarını biraz olsun hissetmeliler. Kararlarını verirlerken hapishanede yaşadıkları az bir süre verdikleri kararları daha iyi düşünerek almalarında etkili olur diye düşünüyorum.

Milletvekilleri seçildikten hemen sonra mecliste yerlerini almadan farklı bir şehirde gecekondu semtinde onlara sadece kullanabilecekleri asgari ücret miktarı ile aileleri ile üç ay kalmalılar ki toplumun hayat şartları düşük kesiminin hayatını bilmeliler. Bu olursa toplumun büyük kısmını oluşturan insanları biraz olsun anlayabilir ve onlara daha iyi hitap edebilirler.

Genel müdür ve üstündeki makamların cazibesinin olmaması aksine buralar halka hizmet etme makamları olduğu için; halkı daha iyi anlayıp daha iyi hizmet ortaya koyabilmeleri adına o makamlara gelen kişilerin mesleklerini yaparlarken bazı vatandaşlık haklarının kısıtlı olması gerek diye düşünüyorum.

Genel müdür ve üstündeki makamlarda olanların bu makamlarda oldukları müddetçe; (Milletvekili, bakan vb dahil)

* Çocuklarının özel okul ve özel üniversiteye gitme haklarının olmaması; çocukları devlet okullarına giderse, devletin okullarının durumunu daha iyi anlayıp kararlarını daha uygulanabilir verebilirler.

* Çocuklarının bedelli askerlikten yararlanamaması (Yurtdışında çalışsalar dahi tam süreli askerlik yapmaları)

Daha başka birçok şey sayılabilir olsa da devlette üst makamların maddi cazibelerinin en az olmalı, o makamlara talip olanların sadece kendilerinden bir şeyler halka ve devlete vererek yönetime talip olmaları gerekir diye düşünüyorum

Sonsöz olarak; insan yaşamadığını anlamaz ve karşısındakinin de ihtiyaçlarını anlaması bakımından uygulamalı eğitimin önemi diyorum. Yaşadığımızı hissedebiliriz ancak.

***Yorum yazmayı unutmayın! Paylaşmak güzeldir.

Fotoğraf İnternet

0 Yorum
Yorum Yaz

Mail adresin gösterilmeyecektir*

CAPTCHA Image