Hayatta soruların tek doğru cevabı yoktur genellikle. Her zaman tek doğru olsaydı yeni buluşlar yapılmaz insanlar düşünme eylemini gerçekleştirmezlerdi. Hayattaki bilinmezleri araştırmazlar insanlığın gelişmesiyle ortaya çıkan sorunlar üzerine düşünmezlerdir.
Çok gezen insan yeni insanlarla tanışır onların yaşantısını gözlemler, farklı yapılar, canlılar görür ve bütün bunları kendi eleştiri süzgecinden geçirerek etkilendiklerini hayatına aksettirir. Gezen insan dikkatli baktığı, etkilendiği ve etkileşimde bulunduğu kadarı ile hayatı anlamlandırır.
Kitapların yazanları, yaşadıkları zaman zarfındaki yaşanmışlıklarını kendi hayata bakış çerçevelerinden geçirerek aktardıklarından; çok okuyan insan hayatı onların gözüyle de görürler. Okunan her kitapta başka insanların olaylara ve yaşama bakış açısı vardır, bir ömür boyunca gezilen görülen yerler vardır. Yazarların, özellikle büyük fikir insanlarının yaşamlarında hayatı anlamlandırmadaki tecrübe ettiklerini biz bizzat yaşamadan öğreniriz.
Çok okuyan insan olaylara ve yaşamın akışına karşı okudukları yazarların gözleriyle de bakabileceğinden; olayları ve problemleri farklı açılardan da görüp tahlil edebilir.
Çok okuyup da gezmedik görmediysek ve okuduklarımızı kendi görgü süzgecimizden geçirerek kendi bakışımızla hayata bakarak yaşamla bütünleştiremediysek sadece kitapları kafamızın içinde taşıyor oluruz. Bu durumda; tabiri caizse sırtında kitap yüküyle dolaşan eşeğe benzer.
Sonuç olarak okuyan ve aynı zamanda gezerken okuduklarını kendi görgü süzgecinden geçirerek hayatına yansıtabilen insan daha çok bilir diye düşünüyorum.
***Yorum bırakmayı unutmayınız! Paylaşmak güzeldir.
Photo by Rathish Gandhi on Unsplash