Yeteneksiz Ama Farkında Bile Değil

Kişinin kendi hakkındaki düşünceleri ne derece sağlıklıdır? Bunun
günlük yaşamdaki etkileri nelerdir? Kendimizi Doğru Değerlendirebiliyor muyuz?
1995 yılında güneşli bir
günde; McArthur Wheeler adında
44 yaşındaki bir adam Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Pittsburgh şehrinde 2
tane banka soyuyor. Ancak tahminlerimizin aksine Wheeler hiçbir maske kullanmadan bankalara elini
kolunu sallayarak giriyor ve silahıyla soygunları
gerçekleştiriyor.
Olay yerine gelen polisler bankaların güvenlik kameralarının
kayıtlarından yüzü son derece net olarak görülen Wheeler’ın kim olduğunu birkaç
dakika içinde tespit ediyorlar.
Akşam haberlerinde Wheeler’ın fotoğrafını yayınlatarak
vatandaşlardan yakalanması için yardım istiyorlar. Vatandaşların yardımı ile
birkaç saat içinde yakalanıyor. Ancak Wheeler
bu kadar kısa sürede yakalandığına bir türlü inanamıyor. Polis ona güvenlik
kamerasının kayıtlarını gösterdiğinde
“-ama ben limon suyu sürdüm, limon suyu sürdüm” diye tekrar edip
duruyor.
Polis sorgu sırasında gerçeği öğrendiğinde şaşkınlıklarını
gizleyemiyorlar. Wheeler’ın yüzüne limon
suyu sürerse güvenlik kameralarının yüzünü kaydedemeyeceğine inandığı
anlaşılıyor. Wheeler’ın bu inancının arkasında çocuk oyunu olan görünmez kalem var. Bu oyunda çocuklar
limon suyunu mürekkep olarak kullanarak kâğıda bir şeyler yazıyor ve normalde
yazı görünmüyor ama kâğıt ısıtılınca limon suyunun olduğu yerler renk
değiştirince yazı ortaya çıkıyor.
Wheeler bu oyundan
etkilenerek yüzüne limon suyu sürüp
banka soygunu yaptığını bu yöntemi evinde de polaroid kamerası ile denediğini
ve fotoğrafta yüzünün siyah çıktığını söylüyor. Ya Wheeler’ın kamerası çalışmıyordu ya da kullandığı filmi kötüydü.
Haberlerde olayı izleyen Cornell üniversitesi psikoloji
profesörlerinden David Dunning ve onun doktora öğrencisi Juston Kruger
Wheeler’ın kendinden bu kadar emin
olmasının ve kendine bu kadar güvenmesinin gerisinde neyin olduğunu
araştırmaya karar veriyorlar. Çünkü bu sadece Wheeler’ın başına gelen bir şey
değil bütün insanların başına gelen
önemli bir durumu yansıtmaktadır. Bu durum; yeteneklerimiz hakkında inanç
ve hükümlerimizin ne derece doğru olduğudur.
Dunning ve onun doktora öğrencisi Juston Kruger konu hakkında
daha detaylı bilgi edinebilmek için Cornell
üniversitesi lisans öğrencileri üzerinde bir deney yapıyor. Öğrencileri üç
gruba ayırıyor ve onlara seçtikleri konulardan birinden quiz yapıyorlar.
Konular; mantık, gramer ve mizah olmak üzere üç adettir. Mizah konusunda hangi fıkranın ya da esprinin daha komik olduğunu
soruyorlar. Esprileri profesyonel komedyenlere yazdırıyorlar.
Sınav sonunda her bir öğrenciye basitçe soruları nasıl yaptıklarını, özellikle sınavlarında verdikleri cevapların doğruluk oranını ve
diğer öğrenciler arasındaki seviyelerinin
nerede olduğunu tahmin ettiklerini sormuşlar. Ortaya çok ilginç sonuçlar
çıkmıştır.
Sınav sonunda en başarısız
olanların diğer öğrencilerin yüzde 10’unu oluşturduğu görülmüştür. Fakat bu
başarısız öğrenciler kendilerini diğer
öğrencilerin yüzde 60-70’inden daha başarılı gördüklerini ifade etmişlerdir.
Daha basit ifade ile bu başarısız öğrenciler gerçekte sınavlardan 10-12 gibi notlar almışken kendilerinin 60-70’lik kağıt verdiklerini düşünüyorlar.
Hatta bu öğrencilerden biri daha sonra Profesör Dunning’in ofisine giderek
sınav sorularından bazılarında hata yaptığını kabul etmesini ondan istemiştir.
Dunning sonuçta;
yeteneksizlikle kendine güven arasında ters bir ilişki olduğunu, yeteneksiz yani yetkinsiz birinin kendine
güveninin yüksek olduğunu belirtmiştir.
Çünkü sınavda kötü not alanların büyük çoğunluğunun sınavın iyi
geçtiğini hatta bazıları çok iyi geçtiğini düşünür.
Doğrusu günlük yaşamda bu gibi durumları çok fazla görebiliriz.
Beceriksiz ve bilgisiz insanların kendilerinden ne kadar emin olduklarını ve
kendilerine ne kadar güvendiklerini çoğunlukla görmüşüzdür.
Dunning ve Kruger’ın deneyinin sonuçları tesadüf değildir. Aynı deneyi dört kez daha farklı öğrencilerle
tekrarladılar ve her defasında aynı sonucu elde ettiler. Her defasında
zayıf öğrenciler kendilerini olduklarından çok daha iyi görmektedirler.
En ilginç sonuçlar ise
sınavlarda iyi yapan öğrencilerin verdikleri cevaplarda ortaya çıkmıştır.
Sınavlarda iyi yapan öğrenciler kendilerinin yeterlilik ve yeteneklerini
olduklarından daha kötü tahmin etmiştirler ve notları tahminlerinden daha
yüksektir. Bu durumun nitelikli
öğrencilerin kendilerini bilmemelerinden değil diğer öğrencileri olduklarından
daha iyi görmelerinden kaynaklandığı sonucuna varmışlardır.
“Yeteneksiz ve farkında
bile değil” araştırmasından sonraki yıllarda yapılan pek çok deney bu
sonuçları tekrar tekrar doğrulamıştır. Doktorlar
dahil insanların yetersiz oldukları konularda kendilerini çok daha iyi
gördükleri ve öyle hareket ettikleri, öte yandan nitelikli kişilerin
kendilerini daha düşük bir düzeyde gördükleri ve o yönde davrandıklarını
göstermiştir.
Cahil cahil olduğunun dahi farkında değildir ama cesurdur.
***Bilgi paylaştıkça
çoğalır!
Photo by Laurenz Kleinheider on Unsplash
Kaynak: Bahri
Karaçay İle Bilim Podcats’i Kendimizi Doğru Değerlendirebiliyor muyuz?
0 Yorum